Tunahan GÜDER (SİVAS, 2022)
Hayat ve ölüm. Tüm canlıların yaşam döngüsünde ortak olan iki önemli nokta. Açlık, yoksulluk, savaş, zulüm, kıtlık, salgın ve daha nicesi 7 milyar insana ve sayısız canlılara ev sahipliği yapan dünyanın tarihsel sürecini şekillendiriyor ve şekillendirmeye de devam edecek.
Yoksulluk, açlık, kıtlık gibi kelimeleri günümüzde daha çok Müslüman veya Afrika kıtasının ev sahipliği yaptığı ülkeler için kullanırız. Fakat bu kelimeler XIX. yüzyılın ortalarında Avrupa’ya da uğradı. Kraliçe Victoria döneminin İngiliz sömürgelerinden İrlanda’ya.
Kraliçe Victoria 1837 yılında 18 yaşında iken tahta çıktı. Yaşadığı yüzyılda İngiltere, sanayi devrimi, donanma gücü ve sömürgeleriyle birlikte milliyetçilik akımına rağmen dünya da büyük bir imparatorluk halini aldı. Tabiki dünyanın en güçlü ülkesi olmasıyla birlikte Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikayesindeki meşhur sözü İngiltere’nin içinde bulunduğu durumu da anlatıyordu: It was the best of times, it was the worst of times” (Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü). Toplumda ahlaki çöküş, kadın ve çocuk işçilerin çalıştırılması, kötü yaşam şartları gibi durumlar da vardı.
Kraliçenin tahta çıkışından 8 yıl sonra İrlanda da “Büyük Kıtlık” diye adlandırılan dönem yaşanmaya başladı. İngiltere’nin sömürgesi konumunda olan İrlanda halkının çoğu, sahibi İngiliz olan toprak sahiplerine çalışıyor, kendi gıdalarını patates yetiştirerek sağlıyorlardı. 1945 yılında ABD’den sızan phytophtera infestans adlı zehirli bir mikroskobik mantardan dolayı tarladaki patatesler telef oldu. Halk tohumları yemek zorunda kaldı. Ertesi sene mahsulün yarısı da heba olunca halk açlıktan kırılmaya başladı. Kıtlık 7 sene sürdü. Uzun süren kıtlığın sonucunda yetersiz beslenme ve bakımsızlıkla beraber tifo ve kolera gibi salgınlarda baş göstermişti. Bunun sonucunda 8 milyon nüfuslu İrlanda halkının bir kısmı ABD ve diğer ülkelere göç etmiş bu kıtlık süresince 1 milyon civarı insan hayatını kaybetmiştir.
İngiltere bu kıtlık döneminde İrlanda’ya yardım amaçlı çeşitli çalışmalar yaptıysa da yeterli olmadı. Bu dönemde kendisine herhangi bir teklif olmamasına rağmen cömert ve müşfik ceddimiz Sultan Abdülmecid Han tarafından yapılan yardım ise insanlığa örnek olacak cinstendi.
19.yüzyıl Osmanlı Devleti’nin iyice güçten düştüğü dönemlerdi. Böyle bir dönemde devrin padişahı Sultan Abdülmecid Han İstanbul’a gelen İrlandalı bir diş hekimi vasıtası ile kıtlığı öğrenir. Kraliçe Victoria’ya İrlanda için 10000 sterlin (şu anki değeriyle yaklaşık 800 milyon lira) değerinde yardım teklifinde bulunur. Kendi halkına 2000 sterlin değerinde yardım da bulunan kraliçe buna izin vermez. Yapılan yardımın 1000 sterlin değerine düşürülmesi teklif edilen padişah bunu kabul eder. Bu yardımın onlara yetmeyeceğini düşünerek gemilerle 4000 sterlin değerinde erzak, ilaç ve tohum dolu 3 gemiyi de İrlanda’ya gönderir.
Tabi hikâye burada bitmez. O dönemde İrlanda, İngiltere’nin sömürgesi konumundadır. Kraliçe Victoria gemilerin Dublin limanına yanaşasına da izin vermez. Osmanlı gemileri de yüklerini 30 mil (yaklaşık 50km) ötedeki Drogheda limanına boşaltır. Sömürge savaşları yüzünden kayda dahi geçmeyen, adı anılmayan katliamların yaşandığı bir dönemde Osmanlı Devleti kendisinden 4000 km uzaktaki fakir bir beldeye kendi dininden olmasa bile yardım elini uzatmıştır. Ecdadımızın yaptığı bu yardım, bu insanlık, bu alicenaplık sadece dünyaya değil asıl bizlere bir ders niteliğindedir. Tabi tefekkür edene…
Drogheda ve İrlanda halkı yapılan yardıma kayıtsız kalmamıştır. Sultan Abdülmecid Han’a teşekkürlerini ileten bir mektup göndermişlerdir. Bu mektupta şu sözler yer alıyor: “Zat-ı Şahaneleri Osmanlı Mülkünün Sultanı Abdülmecid Han’a, aşağıda imzası bulunan biz İrlanda eşrafı, siz zat-ı devletlerinin mağdur ve perişan İrlandalılara karşı gösterdiğiniz alaka ve geniş kereminiz dolayısıyla minnet ve en derin şükranlarımızı arz için müsaade istirham ediyoruz. Yine ahalimiz adına ihtiyaçlarımızın görülmesi için siz zat-ı şahaneleri tarafından yapılan bin sterlinlik nakdî yardım sebebiyle teşekküre cesaret eyliyoruz. Hikmet-i ilahî memleketimizi başlıca gıda maddesinden mahrum etti; ahalimizi hiçbir medenî millete isabet etmeyen kıtlığa duçar eyledi. Bu çetin zamanda felaketzede İrlandalıların kendilerini ve ailelerini açlıktan kurtarmak için kendilerinden daha az belaya uğrayan diğer ülkelerin kerem ve ihsanına el açmaktan başka çaresi kalmadı. Siz zat-ı âlileri yapılan bu çağrıya cevap verdiniz. Onlarca ırkdaşımızı yok olmaktan kurtaran bu vakitlice ve cömert yardımınız için İrlanda ahalisi adına zat-ı şahanelerine minnet ve şükranlarımızı arza müsaade rica ediyoruz.” Bu mektup İstanbul’daki Osmanlı Arşivleri’nde yer almaktadır. Hatta Sultan Abdülmecid’in bu mektupları yanıtsız bırakmadığı, “İrlanda halkının çektikleri bana büyük bir ıstırap verdi. Onların ihtiyaçlarını hafifletmek için elimden gelen her şeyi yapardım” şeklinde bir yanıt mektubu yazdığı da söylenmiştir.
Bizim dinimizde yapılan iyilikleri unutmak, bu iyilikleri karşı taraftan bir medet ummak için yapmamak vardır. Bununla birlikte bir insanın, bir milletin size karşı bir vefa göstermesi de çok güzeldir. İrlandalılar yapılan bu iyiliği unutmamışlar o dönemde denizcilerimizin misafir olarak kaldığı otele (o dönemde belediye binası idi) bir plaket asmışlardır.
Eski İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese’de 2010’daki Türkiye ziyaretinde: “İrlanda halkı, bu eşine az rastlanır cömertliği asla unutmadı. Bayrağınızdaki sembolleri, bu güzel yıldız ve hilâli, şehrin sembolü hâline getirdi. Hatta futbol takımının formalarının üzerinde de bu güzel Türk sembollerini görüyoruz” demiştir.
Her bakımdan bize örnek olan ecdadımız duyarsız kaldığımız zorda olan insanlara yardım konusunda da bize örnek olmuştur. Sadece dua etmemişler ellerinden geleni yapmışlardır. Bugün bizim de yapmamız gereken şey budur. Sadece dua etmek değil elimizden geleni de yapmak. Maddi olarak imkanlarımız elverdiği ölçüde yardım etmekle birlikte, bir nesli eğitim ve terbiyeyle ıslah ederek diz çökmeye yüz tutmuş İslam medeniyetini tekrar ayağa kaldırmak elimizden geleni yapmaktır.
Tefekkür ve teslimiyetle kalmanız dileğiyle…