Tunahan Güder(Sivas, 2023)
Bir şeyi doğru yaptığımızda bu ya o şeyi gerçekten iyi yapabildiğimizi ya da şansımızın yaver gittiğini gösterir. Ama bir şeyi yanlış yaptıysak orada muhakkak bir aksaklık vardır. Aksaklıklar, başarısızlıklar, yanlışlar… Ne büyük bir felaket değil mi?
Bir olayı olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirmek aslında bizim bakış açımıza göre değişen bir durumdur. Bardağa dolu tarafından bakmak ve öğrenme sürecinin hatalar üzerine inşa edildiğini bilmek gerekiyor. Fakat bunun kendisi bile öğrenmek hatalarla oluyor.
Geçen sene sınıfımızda sınıfsal -ulusal gibi- bir gün ilan etmiştik: Başarısızlık günü. Her ayın 28’i geldiğinde tüm öğrenciler – başta ben olmak üzere – bir başarısızlığımızı anlatıyorduk. Tabii bu benim bulduğum bir şey değil. Pasi Sahlberg isimli bir eğitmenin “Eğitimde Finlandiya Modeli” isimli kitabında geçiyordu. Her ne kadar böyle bir uygulamanın kişinin gelişimi açısından önemli olduğunu bilsem ve bunu uygulasam da bazı şeylerin özümsenmesi için zamana ve belki tekrar tekrar hatalara ihtiyaç var.
Öğrenmek istediklerimizi bir anda öğrenemiyoruz. En azından kendimden ve okuduğum kitaplardan gözlemlediğim kadarıyla… Kimi zaman bu süreç hızlı adımlarla gerçekleşse de kimi zaman da emeklemek zorunda kalıyoruz. Ve bazen emeklediğimizde sürecin hızlanması için çok acı tecrübelerde yaşayabiliyoruz.
Çocukluğumdan beri kendimde gözlemlediğim iki durum var: ne zaman yeni bir işe başlasam bocalıyorum ve ne zaman bir işi başarmada umutlarımın tükenmesine ramak kalsa bile pes edemiyorum. Kendi içinde devinip duruyor bu iki süreç. Belki herkes için böyledir ve belki de değildir, bilemiyorum. Ama pes etmemek, eninde sonunda yavaş da olsa hızlı da olsa öğrenmemizi sağlıyor. Tabii yine de bizler makine değiliz, insanız. Dolayısıyla hata yapmanın bir de içsel etkisi var.

Yapılan hata sonucu, en nihayetinde istenmeyen bir durum olduğu için, olumsuz duyguların açığa çıkması gayet doğal bir durum. Fakat Peygamber efendimiz ’in (sav) bir hadisi şerifinde buyurduğu gibi: Hayrül-umuri evsatuha, yani işlerin en hayırlısı orta olanıdır. Bu noktada itidalli olmakta fayda var. Bununla birlikte yapılan hatalar her zaman kişinin kendisini etkileyen durumlar olmuyor. Bazen karşıdaki bir insan ile de iletişimde hatalar yapılabiliyor. İnsan kendisine karşı itidalli davranarak merhametli olsa bile karşıdaki kişi bu konuda ne kadar affedici olacak? Bu noktada da bilmemiz gereken iki durum var. Birincisi hataların doğal bir süreç olduğunun bilincinde olarak kişinin kendisine baba şefkatiyle yaklaşması gerektiğidir. Olan da hayır vardır diyerek o hatadan ders çıkartıp telafi etme imkanına bakmalıyız. Ve diğeri de değerli bir abimin söylediği gibi, arkadaşlar menfaatleri bittiği zaman terk edebilir fakat dostlar sırtlarını dönmez yine de affedebilirler.
Sonuç olarak insanlar yanlışlarla büyürler. Yine de unutmamamız gereken bir mesele de şudur: Yaptıklarından sorumluluk duymayan bir insanın hatalarını görmesi de mümkün değildir.
Tefekkür ve teslimiyetle kalmamız dileğiyle…
Ne
sol el istiyor
sağ el bilinçli olarak ve yeni hareketten önce yeniden düşünmelidir.
Hatalar cennetin nimetleridir
aksi takdirde, biz insanlar olarak her zamanki bakış açısında kalırdık.
Bir eylemin bozuk günahı
ruhta temiz yıkanamaz.
Herkes alçakgönüllülükle yapmalı
gölgesini kendi yaşamı boyunca yanında taşımak.
Kimse diğerinin içini göremez, onları gerçekten tam olarak anlayamaz
her insan entrikalarının hesabını vermek zorundadır
yaptıklarının hesabını vermek ve şahitlik etmek.
Tüm insanlar
kötü ve iyi
bölünmez insan onuruna sahiptir.
BeğenBeğen