Beyaz Mürekkep II. Yıldönümü Ortak Yazısı

Beyaz Mürekkep Kurucu Yazarları

Hayatta soyut ve somut olarak birçok şey insanları bir araya getirebilir: Irk, din, dil, mefkûre, savaş…


Bu birleştirici öğeler, zaman zaman ayrıştırıcı anlamda etki gösterirken bazen de bütünleştirici nitelik taşır. Sosyal yaşamın devamlılığı için yer yer iki etkiye de ihtiyaç duyarız. Ancak farklılıklarımızla bir arada sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yaşamamızı mümkün kılan bütünleştirici unsurların, ferdî ve içtimaî tekamülümüzdeki etkisi, diğerine nazaran biraz daha fazladır. Sanat ve edebiyat ise bu hususta başı çekebilen iki önemli alan olarak kendini gösterir.


İşte, sanatın ve edebiyatın, toplumu bir potada kaynaştıran bu gücünü, tanıştığımız o ilk günden beri içimizde eksilmeksizin hissederek çıktığımız bu yolculukta, Beyaz Mürekkep ailesi ile hengameler ve iniş-çıkışlarla dolu iki koca yılı selametle geride bırakmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu hisleri mısralara layıkıyla sığdırmaya muktedir olamasak da, birlik ve beraberliğimizin en büyük nişanesi olan kalemin gölgesinde ve kağıdın sinesinde yine bir araya gelebilmek, bahsettiğim bu gücün ve aktaramadığımız duyguların açıkça tercümanıdır. Sahip olduğumuz farklı coğrafî kültürleri ve ürettiğimiz farklı fikir ve düşünceleri, kalbî birlik ve ruhî ahenk ile satırlarda eritebilmek, şahsen bana, hala ülkemize ve milletimize dair umutların varolduğunu hatırlatıyor. Bu inanç ve gururla, blok maceramızdaki ikinci yılımızı kutluyor ve bloğumuzun kurucu yazarları sevgili Şükrü Güngör’e, Tayyip Asar’a ve Tunaha Güder’e yazın hayatlarında daimî muvaffakiyetler diliyorum. Edebiyatla nice güzel yıllara… (Adnan FARUK)

Varlık ve yokluğu maddesel olarak ele alıyoruz.


Oysa benim görüşüm bunun hılafınadır. Bizi şerefli kılan, bizi insan yapan en büyük sır ve yetenek, akıl yani düşünebilme yeteneğidir. Biz düşüncelerle ve hislerle varız. Bedenen olmayan bir kişi aslında gerçekten yok mudur? Tabii ki de hayır, bilakis vardır ve hayattadır. Bizim de Beyaz Mürekkep ailesi olarak hem ülkemizde hem yurt dışında eserler ifa etmemizdeki maksat budur: Varolmak… Bedenden ziyade hakikat olan, aslolan zihinlerde ve gönüllerde…
Unutulmamalıdır ki, dünyamız varolduğu günden bu yana binlerce medeniyet gelip geçmiş, bedenen kendilerinden eser kalmamış lakin zihinlerde ve gönüllerde bıraktıklarıyla varlıklarını sürdürmüşler; bilime, insanlığa ve araştırmalara konu olmuşlardır. Beyaz mürekkep ailesi olarak bu varolma savaşında bize destek veren tüm arkadaşlarıma; edebiyata ve insana değer veren sayın Adnan Faruk, Tayyip Asar ve Tunahan Güder kardeşlerime ve bize manen destek olan, bedenen aramızda olmasalar da kalplerimizde ve zihinlerimizde hayatta olan tüm sevdiklerimize teşekkürü bir borç biliyorum. Gönülde kalın, zihinde kalın hoşçakalın..! (Şükrü GÜNGÖR)

Sevgili Beyaz Mürekkep, seninle iki yılımız geçti ve umarım daha çok yıllarımız geçecek. Sen benim için
insanlara iyiliği, dürüstlüğü ve erdemliliği aşılayan bir tüzel kişilik oldun hep. Ve seninle beraber
burada pişerek ilerlemek, isteyeceğim ilk şeylerden.


Kurulma hikayemiz, birlik ve beraberliğimizi korumamız ve yayınladığımız eserler beni çok mutlu etse
de, gelecek için ayrı bir heyecanlıyım. Büyüyüp yayınevine dönüştüğümüzde insanlık adına
yapacağımız projeler, işte bu heyecanın sebebi. Yazar arkadaşlarımla geçirdiğim ve geçireceğim günler
de pastada çilek oluyor.


Pasta ve çilekten oluşan kalorili bir dünyada sağlam kardiyo yapmak gerekir. Bu da her geçen gün
geleceğe ayak uydurarak, bilgi deryasında bir hiç olduğumuzu unutmadan daha fazla okuyup tefekkür
ederek olur.
Yazar arkadaşlarımı bu sıkı birlikteliği sürdürebildikleri için tebrik ediyor ve nice güzel yıllar diliyorum.

(Tayyip ASAR)

Hepimiz birer kazazedeydik. Evet, birbirinden habersiz fakat aynı bölgede aynı fırtınaya yakalanmış birer yelkenlinin kazazedeleriydik. O dalgaların arasında bir varoluş mücadelesi verirken bir nebze de olsa yaşama dair umutlarımızı diri tutmak adına aynı adaya sığındık hepimiz birbirimizden habersizce. Ve o adada var ettik birbirimizi.


Ekibimizin en iyi 4. hikâye yazarı olarak sanırım bizi ve uğrunda mücadele ettiğimiz değerleri bir analoji ile anlatmak istersem herhalde konusu böyle olurdu. Fakat şu an kendimi herhangi bir türde yazarken bulmak yerine daha rahat ve samimi bir üslupla ifade etmek istiyorum.


Var olmak… Bir insan nasıl var olur? Tanıştığımız zamanlarda bu soruya farklı açılardan yaklaşan ve bu soruyu sormanın bir bedeli olan yalnızlığın içerisinde kıvranıp duran insanlardık. Paradoksal bir şekilde bizi yalnızlığa iten bu soru, aslında bizi bir olmaya iten önemli bir güç oldu. Sonra neden bu soruyu başkalarına da sormuyoruz ve bulgularımızı neden sadece aramızda paylaşıyoruz dedik ve bugün ikinci senesine ulaştığımız blog sayfamızın temellerini attık. Temennim odur ki, inşallah gerek ekip olarak gerek siz değerli okuyucularımızla beraber duygularımızla ve düşüncelerimizle var olarak yaşar ve bu mirası bizden sonraki nesillere de bırakabiliriz.
Tefekkür ve teslimiyet içerisinde olmanız dileğiyle. (Tunahan GÜDER)