Ön Yargı / İnceleme

(Tayyip ASAR, Şubat/ 2022)

Bu yazıda Ocak ayında yayımladığım “Ön Yargı” hikayemi inceleyeceğiz. Bu incelemeyi okumadan önce hikayemi okumanızı tavsiye ederim.

Hikayemizde ön yargının hayatımızdaki yeri anlatılmak istenmiştir. İsterseniz en başından başlayalım.

Varoluşumuzdan beri insanlar; sevgi, nefret ve öfke gibi kavramlar ile hemhal olmuş, savaş, soykırım ve antlaşmalarla birbirlerine zarar vermişlerdir. Saydığım bu şeyleri yaparken muhakkak ihmal etmedikleri bir şey vardır. O da savunma mekanizmasıdır. Su kaynaklarının yakınlarına yerleşen insanlar etraflarına çitler diktiler ve dışarıdan gelebilecek tehlikelerden korundular. Ancak bu savunma mekanizması sadece somut bir şekilde olmayıp soyut olarak da gerçekleşebilir.  Peki bu nedir?

Düşüncelerimizdir. Karşımıza çıkan sorunlar, davranış şekilleri, giyinme tarzımız, isimlerimiz ve başımızdan geçen olayların hepsinde vardır.  Kısa süre içinde büyük cevaplar veren beynimiz bunu kalıp yargılar aracılığıyla yapmaktadır. Peki kalıp yargı nedir?

Kalıp yargı şudur; siyahi birine suç damgası yerleştiririz. Müslüman birine üstünde bomba var mı diye bakarız. Ya da ırkına, ismine, boyuna, kilosuna bakıp dışlarız.  Üstü başı eski olan birinin elinde bir miktar para gördüğümüzde nereden çaldın deriz.  Kalıp yargılar vasıtasıyla düşüncelerimiz şekillenmiş oldu. Kalıp yargılar bir araya gelerek ön yargıyı oluşturdu. Peki ön yargılar gerçeği gösterir mi?

Hayır göstermez. Çünkü karşımızdaki kişiyi ilk defa görüyoruz. İyi veya kötü bir gün geçirip geçirmediğini bilmiyoruz. Karakterini veya bulunduğu mekânın ağırlığını taşıyıp taşımadığını bilmiyoruz. Yani ön yargılarımız iyi anlamda da kötü anlamda da olabilir. Hiç beklemediğin biri tarafından ihanete uğrayabilirsin. Veya nefret ettiğin birinden iyilik görebilirsin. Bu da hikayemde kullandığım bir alıntıya götürüyor bizi.

“(Wherever you run into it, Prejudice always obscures the truth.” (Olayı nereye çekerseniz çekin, ön yargı gerçeği hep saklar.)

Hikayemde trajik bir son bizi buldu. Dükkân sahibinden nefret eden karakterimizi ilerleyen vakitlerde bu düşüncesinden pişman olmuş ve kendisine kızmış halde gördük. En sonunda ise pişman olmaması gerektiğini sırtına yediği mermi ile anlamış olduk.

Gelelim bu hikâyeyi yazdığımdan beri merak edilen sorulara. Karakterimizin ön yargı ile hareket ettiğini söylüyorsun ama dükkân sahibi hakkındaki ilk tahmini doğru çıktı. Dükkân sahibinden ilk başta hoşlanmaması ön yargısında haklı olduğunu göstermez mi? Sen bu hikayende neyi eleştirmek istedin?

Çok doğru. Gerçekten de karakterimiz ön yargısında haklıydı. Ancak bir hatası vardı. O da bütün temeli ön yargı üzerinden kurmasıydı. Bu ön yargıları ilerleyen süreçte ani bir şekilde sürekli değişti. Mesele, ön yargılara kapılıp ani kararlar veren bir karakter yapısına sahip olmamızı eleştirmemdir.

Bunu meslekler üzerinden değerlendirebiliriz. Uzun süredir bir meslekte çalıştığınızı düşünün. Bir psikolog, hastasıyla iletişime geçtiği ilk cümlede belki de teşhisi koyabilir. Hastanın psikoz, nevroz veya borderline olduğunu çıkartabilir. Veya bir polis memurunu düşünün. Yakalamaya çalıştığı suçluların giyinişinden, kullandıkları arabalardan, ırklarından   dolayı belirli bir kalıp yargıya sahip olabilir. Psikologun hastasının da polisin yakalamaya çalıştığı suçlunun da bir sonraki hamlesi veya tepkisini tahmin edebilecek seviyede olabilirler. Ancak bunlar, bağlam dışı kalıp yargılar olup karşısındakine özel bir ilgi göstermeden hareket edildiğinde telafi edilemez sonuçlar doğurabilir. Bu durum, bir borderline hastasına hastalığının adını söylemek kadar tehlikelidir. Sonra intihara teşebbüs eden hasta, ben borderline olduğumdan böyle hareket ediyorum diyerek bahane sunar.

Ne yazık ki bu tür kalıp yargılar aklımıza girdikten sonra verdiğimiz tepkiler, irademizi zorlayarak etkiliyor. Bunu yapan kimsenin kolayına geliyor da olabilir. Yılların polisi aynı suçtan benzer insanları yakaladığı için bunun doğru olduğunu düşünür. İşte burası çok önemli. Belki de hikayemde olduğu gibi gerçekten de doğrudur. Ancak bu riske girmeye değer mi?

Tabi ki de değmez. Çünkü bu sebepten ötürü yanlış teşhisler meydana gelip hastanın veya suçlunun ölümünü doğurabilir.

İşini özenle yapan insanlar belirli kalıp yargılara sahip olsalar da bunları temel haline getirmezler.  Kalıp yargılarını bağlam (KİŞİ, YER, ZAMAN) kavramı ile ele alırlar.

Bu hikâyeden çıkarılacak ders ne diye sorarsanız şunu söylerim: Ön yargılar kısa sürede savunduğumuz düşüncelerdir. Ani kararlar ile verilen çıkarımlar seni yanlışa sürükler ve gerçeğe ulaşamazsın. Ya da ulaştığında geç kalmış olursun.

Saygılarımla…

“Ön yargıları yok etmek atomu parçalamaktan daha zordur.”

Albert Einstein